TAKTİK USTASI MARTON BUKOVİ

Futbolun bu güne kadara gördüğü en büyük devrimin hangisi olduğu, farklı görüşlere açık bir konu. Oyumuz belli: Takımlar ''hücumcular-savunmacılar'' diye ikiye bölünmüş ve her şey birebir eşleşmelere dayalıyken, futbolu ''adam adama'dan'' çıkarıp ''alan oyunu''na çeviren Bukovi'nin hamlesi. 

           Birisi Can Bartu'ya yaklaşıp konuşmaya başlar, Bartu'yu tanıdığı bellidir ama karşısındakini bir türlü hatırlayamayan Can Bartu, nereden tanıştıklarını sorar. ''Aynı takımda oynuyoruz'' yanıtını alınca mevkisini sorar. ''Sol bek''i duyunca ''Tamam''der, ''tanıyamamam normal, sen defanstasın ben hücumda, hiç görüşmemişizdir!''. İşte futbol, Bukovi'ye kadar yaklaşık böyle bir oyundu. Şöyle örnekleyelim: Dünya kupaları'nda bir bekin rakip sahaya geçip hücuma devam edişi ilk kez 1958'deki Avusturya- Brezilya maçının 50.dakikasında yaşandı ve o sırada takımın hocası Feola da taç çizgisi boyunca depara kalkmış'' Geri gel deli herif, geri gel''diye bağırıyordu. Martin Bukovi, teknik direktörülüğe HSK Grandanski'de başladı. İngiltere'de Chapman'ın icat ettiği ''WM''i takıma adapte etti ve Yogoslavya'da başarılı bir 10 yıl geçirdi. Derken 2.Dünya Savaşı patladı, bittiğinde Yugoslavya 'ya komünizm gelmişti. Kulübü nisanda kapatılıp, haziranda Dinamo Zagreb adıyla yeniden açıldı. Bukovi, Yugoslavya Ligi'nin ilk sezonunu ikincilikle tamamladı ve 1947'de ülkesi Macaristan'a döndü. Komünizm pek ona göre değildi.
         MTK'nın başına geçti. Gelgelelim komünizm peşini bırakmıyordu, yine 2 yıl sonra Macaristan'a geldi... Devlet her şeye olduğu gibi futbola da el atmış, Honved ordunun MTK ise Macar Gizli Polisi AVH'nin kontrolüne verilmişti. Takımının adı yine değiştirildi. Önce Textiles SE, ardından Bastya SE..Sonunda'' kızıl bayrak'' daha cazip geldi ve Vörös Lobogo'da karar kılındı. Bu kargaşada Bukovi'nin problemi, takımda yedeğini bulamayacağı tek oyuncu olan santrfor Höfling'in Lazio'ya satılmış olmasıydı. Oyunun hala birebir eşleşmelere dayalı olduğu o dönemde futbola egemen olan ''WM''di. Takımlar, hücum ve savunma diye 5'erli iki gruba bölünmüş durumdaydı. Chapman'ın ''WM'' ile yarattığı mevkilerden biri stoper...Santrforla birebir eşleşen stoper için en önemli özellikler, sert ve güçlü olmasıydı. Hatta Chapman, tarihin ilk stoperi yaptığı milli santrhaf Butler'ın yeterince sert olmadığına karar vermiş ligde aradığı tipte bir oyuncu olmadığından ertesi yıl amatör Oswestry'de bulduğu bir polis memuru olan Roberts'ı stoper olarak profesyonel futbola başlatmıştı. Stoperin ortaya çıkışı, birebir eşleştiği santrforu da değiştirdi. ''Klasik İngiliz santrforu'' - ya da Glanville'in harika tabiriyle ''beyinsiz boğa''- denen, stoperle başa çıkacak fizik yapısı ve gücüne sahip, hava toplarını alabilen ve kale önündeki boğuşmayı kazanıp topu içeri dürtebilecek santrforu getirdi. Bukovi'nin problemiyse, stoper denen bu kazma izbandutlarla başa çıkabilecek bir boğasının olmamasıydı. 
                  Palotas ve Hidegkuti gibi iki yeteneğe sahipti, rakibin kalesine en yakın oyuncu olarak, kullanmayı elbette istiyordu ama mümkün değildi. İkisi de stoperlerle başa çıkamaz, tekmelerin ve dirseklerin gırla gittiği o dönem futbolunda muhtemelen bazı maçları tamamlayamazlardı. Bukovi, bu açmazdan futbolun o güne kadarki en büyük, hatta gelmiş geçmiş en büyük buluşuyla çıktı. Başlangıç olarak ''WM''i ''WW'' ya - ya da taktik tahtasını kullanış şeklinize göre ''MM''e çevirecekti.
   GUARDİOLA'DAN 60 YIL ÖNCE 
Barcelona'da Guardiola'nın Zlatan'ı gönderip Messi'yi kanattan merkeze çekişi, yakın dönemde en bilinen örnek. Messi'nins stoperlerin kucağında, onlar sırtındayken oynadığında yaşayacağı sorunları en başından engellemek ve sistemsel olarak çözmek isteyen Guardiola, santrforu biraz geriye aldı ve stoperlerden uzaklaştırdı. Aslında yaptığı stoperden uzaklaştırmak olamayacaktı, çünkü dönemin birebir eşleşmelere dayalı futbolunda stoper, santrfora yapışıp izleyecekti. Böylece hamlesi savunmanın ortasında bir boşluk açmaya dönüşüyor; stoperse aykırı bir santrfor tipiyle, hiç alışık olmadığı bir bölgede ve daha geniş alanda mücadele etmek zorunda kalıyordu. Ama kritik nokta, son adımdı.
     Asıl devrim, Bukovi'nin iç forvetlerinden açılacak bu boşluğa yaklaşmalarını, santrforla ( Palotas) sık sık paslaşarak, hareket halinde,verkaçlarla oynamalarını ve santrforun asıl bölgesine oluşan boşluğa girmelerini istemeseydi. Her şeyin adam adama eşleşmeler üzerimden döndüğü futbolu bire birden çıkarmış, alan hücumunu başlatmıştı. Alan hücumu, futbolun o güne dek gördüğü en büyük devrimdi... Savunmacılar adama gittiklerinde, alan rakibin emrine amadeydi. Alanı tercih ederlerse adam özgür kalıyordu. 
Hücumcu bir eksilmiş gibi görünüyordu ama artık hepsinin gözetmesi gereken bir değil iki sorumluluk vardı ve ikisiyle birden baş etmekte çaresiz kalıyorlardı.
     SOSYALİST FUTBOL
Bukovi'nin yeniliğini ilk fark eden, Milli Takım'ın başındaki Gustav Sebes oldu. Bukovi'yi yardımcısı yaptı ve aynı yöntemi Milli Takım'a taşıdılar. İlk zafer 1952 Olimpiyatları ile geldi. O sonbahar bir değişiklik yapıp santraforda Palotas'ın yerine Hidegkuti'yi kullanmaya başladılar. Sonuç harikaydı. Efsanevi Macar Milli Takımı, onlarala büyük gurur duyan Macarların deyişiyle Aranycsapat (Altın Takım) doğmuştu.
   Sebes'in hayali, tüm yükleri eşit paylaşan, ''sosyalist''bir takımdı. Hücumdaki üçlünün yer değiştirmeleri sınırlı da olsa diğer bölgelere aktarılmaya başlandı. Savunma, alanı biraz olsun daraltmak için çağına göre oldukça öne alındığından kaleci Grosics bile zaman zaman adeta dördüncü savunmacıya dönüşüp sık sık kalesini terk ediyor, libero kalecinin ilk örneğini sergiliyordu. O dönem için çok farklı bir yola girip takıma ülkenin en iyi oyuncularını değil, en iyi takımını oluşturabilecek oyuncuları seçtiler. Milli Takım'ın neredeyse tamamı, ordunun takımı Honved ve gizli polisin takımı MTK'dandı. Bir başka yenilikse milli takımlarda pek önem verilmeyen idmanlara büyük ağırlık vermeleri, hem taktik hem fiziksel çalışmaya yoğun mesai ayırmalarıydı. Evinde kıtadan hiçbir takıma maç kaybetmeyen İngiltere'ye Wembley'de 6 attıkları maç futbolları için zirve, komünizm için büyük bir zaferdi...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JOSEP '''PEP'' GUARDİOLA İ SALA ''HE'S A GENİUS ''

GEGENPRESSİNG NEDİR ?

GELECEK VAADEDEN TEKNİK DİREKTÖRLER ( MENAJER ) SERİSİ - 15.ADİ HÜTTER